İçeriğe geç

Çalışan Gebeler Anlatıyor-1; Gebeyken Çalış(ama)mak!

Ocak 30, 2010

Benim deneyimimin hemen ardından ilk deneyim paylaşımı blogda yerini alıyor!  Bu değerli paylaşım için bir kez de buradan teşekkür ederim! Diğer paylaşımların yolunu açması ve bloga verdiği destek açısından benim için çok özel bir paylaşım! Sözü kendisine bırakıyorum!

——————————————————————————————————————

Gebeyken Çalış(ama)mak

Hayatımın şu son üç senesine bakıyorum da, ne büyük sınavlardan geçmişim. 

Yeni evli, aklı bir karış havada, kendi parasını kazanıp sorumsuzca harcayan, bazen her haftasonu  yeni bir yer keşfetmeyi adeta görev edinen, iki saat snowboard yapmak için kilometrelerce yol tepmekten çekinmeyen,  bazen de bütün günü evde yayılıp dvd izleyerek geçirmeyi tercih eden bir kadından,  kendisini tamamen arka plana atan, sporu, kariyerini, sosyal hayatını dünyasından  çıkaran, üstelik bunu fedakarlık olarak görmeyen bir eşe ve bir anneye dönüşmüşüm. İki kişiyken de aile oluyor insan ama bebek gelince, sanki tamamlanıyor, belki de biçim değiştiriyor başka birisi için yaşamayı öğrenirken. En azından bizde böyle oldu.

Planlı ama zor bir hamilelik süreci, zor bir doğum ve hepsinden daha da zor bir lohusalık yaşadım. Tümünü uzun uzun anlatıp, anne adaylarını korkutmak istemem fakat temel noktaları paylaşmalıyız ki uyanık olalımJ

Uzun süren deneme turlarından sonra (neredeyse bir sene), sonunda hamile kaldım. Ne yazık ki riskli bir hamilelikti, sürekli kanama ve düşük tehdidiyle, elim karnımda, korkuyla geçti ilk aylar. Doktorum mümkün olduğunca yorulmamamı, fazla merdiven çıkıp inmememi, strese girmememi söyledi. İş hayatında bunlar ne mümkün? Neyse ki işle ilgili konulara fazla kafayı takmamayı zamanla öğrendim, ne zaman tepem atacak gibi olsa hemen sevdiğim rahatlatıcı bir müzik, genellikle John Mayer dinliyor, bebeğimizin neye benzeyeceğini düşünerek hayaller kuruyor, böylece oyalanıyordum (İlginçtir, oğlum da şu anda John Mayer’ı çok seviyor. Sanırım o günlerden hatırlıyor müziği…) Bazen de zavallı kocamı arayıp, içimdekileri bağırıp çağırarak, hatta ağlayarak anlatıyor, sonra da adamcağızın anlattıklarımı anlamlandırmasına fırsat bile vermeden telefonu suratına kapatıyordum. Fakat yorgunluk ve merdiven meselesini bir türlü çözemedim. Sevgili patronuma durumumu defalarca anlatmama rağmen ve sayın beyefendi, onlarca defa “Aaa tabii, hiç seni zor durumda bırakır mıyızzz?” diye gözlerini aça aça ikna edici bir tonda konuşmasına rağmen, hamileliğim süresince her gün en az üç kere telefon edip beni iki kat yukarıda bulunan odasına çağırdı. Şaka gibi değil mi? İnadına mı yapıyordu, yoksa gerçekten unutuyor muydu bilemiyorum. O anda unutuyor olsa bile, suratı kıpkırmızı, oflayıp puflayarak ve yüzüne domuz gibi bir ifade takınarak odasına kağnı şeklinde giren çalışanı, hatırlamasını sağlamıyor muydu? 

Yorgunluk konusuna gelince…”Riskli” hamileliğim süresince, kesinlikle tavsiye edilmemesine rağmen, biri yurtdışı olmak üzere, defalarca iş seyahatlerine çıkmak zorunda bırakıldım. Gereksiz derecede, aşırı gelişmiş sorumluluk duygum ve bu duygumu çok iyi bilerek bir güzel kullanan patronum yüzünden hiç birine “hayır  gidemem” diyemedim. Şimdi düşünüyorum da, aptallık etmişim. Eğer bu seyahatler bebeğime mal olsaydı, hesabını kim verecekti? Çok öfkelenmeme rağmen o dönemde işi bırakmamamın tek sebebi, deli gibi çalışmamın evde boş boş oturup kötü şeyler düşünmeme engel olmasıydı. Bu duruma hamileyken katlanmama karşılık, patronumun ve işyerimin kurumsallıktan tamamen uzakta olan yaklaşımı, doğum sonrası çalışmamak gibi bir alternatifi düşünmeme sebep oldu. Tamamen sağlıkla ilgili bir konuda bu kadar duyarsız olabilen insanların doğum sonrası ne kadar anlayışlı olacaklarını hayal etmek çok da zor değildi. Nitekim, benimle aynı şirkette, başka bir departmanda çalışan bir kız o sıralarda doğum yaptı ve ben geleceğimi tüm çıplaklığıyla gördüm: Birincisi, süt iznini sadece bir ay kullanabildi, sonrasında türlü bahanelerle işe çağırılıp, resmen emrivaki yapılarak ve üzeri kapalı tehditler yoluyla, iznini kullanamadan tam gün işe geri gelmesi sağlandı. Asıl şoku ise birkaç hafta sonra yaşadım: Bir şey almak için depoya inmiştim (evet, merdivenlerden) ve kızcağızı orada bulunan kilerden çıkarken gördüm. Ne yaptığını sordum, süt sağdığını söyledi. Yaklaşık dört metrekarelik, hijyenik koşullardan uzak, üstelik asetatlar ve diğer kimyasalların arasında, bebeği için süt sağmaya çalışıyordu. O kadar sinirlendim ki hemen patronuma gittim. Bunun böyle olamayacağını, kurallara aykırı olduğunu, ona rahat edebileceği bir yer sağlanması gerektiğini anlattım. Tabii aldığım cevabı tahmin edersiniz.  Madem öyle işte böyle dedim, ben de bir süre sonra doğumdan sonra çalışmaya devam etmemeye karar verdiğimi bildirdim. Yaşadığım gerilimi, iğnelemeleri, psikolojik şiddeti size anlatamam. Fakat en azından bir karar verdim ve onu uyguladım.

Ama  kader ağlarını ördü ve ben tam artık rahat ederim, bol bol dinlenirim diye hayallere dalmışken, SSK tarafından öngörülen zamanda iznime çıktım ve o hafta doğum yaptım! 33 haftalık, 1680 gramlık, nurtopu gibi (?!) bir oğlum oldu…

Şimdiki durumumuz ise şöyle: Oğlum iki yaşında, yakında üniversiteden mezun olup askere gidecek ama ben hala analık ödeneği denilen parayı, yani işyerime geceli gündüzlü çalışarak verdiğim üç yılın sözde karşılığını, gerekli belgeler sağlanmadığı için alamadım. Herhalde o ödenek kadar parayı, ettiğim telefonlarda harcamışımdır. Artık gerçekten yoruldum fakat içimden bir ses bunun peşinden koşmam, onların yanına kalmaması gerektiğini söylüyor.

Keşke hepimiz Pandora gezegeni gibi bir dünyada yaşasaydık.  Onlar bizden sıkılana kadar çocuklarımızın yanlarında, para-pul, özel okul endişeleri olmadan güvenle, dimdik dursaydık. Okul öncesi eğitim de; hayvanları da insanlar kadar tanımaya çalışmaktan, yağmuru, rüzgarı, doğanın sunduğu nimetleri paylaşmayı  yaşayarak öğrenmekten, duyguları ve hayatı, farklılıkları sınırsızca kucaklamaktan ibaret olsaydı…

——————————————————————————————————————–

14 Yorum leave one →
  1. Şubat 1, 2010 10:27 pm

    Merhaba,

    Doğum parasını alırken ben de çok zorlandım. Sürekli şirket İksına gidip geldim. Onların çalışmadığımız günleri bildirme zorunluluğu var. Yazıdan tam olarak parayı neden alamadığınızı anlamadım. Vizite kağıdı vermek istemediler mi? Avukatla görüştünüz mü?

    Oradaki görevlilerden kaynaklı bir sorunsa… Her görevli farklı zamanda farklı belgeler istedi. Tekrar denemenizi tavsiye ederim.

    Sevgilerimle. Aman alın o parayı mutlaka.

  2. esraozlem permalink
    Şubat 2, 2010 8:00 am

    Merhaba,

    Annelik ödeneği (ya da doğum parası) annenin doğum izninde olduğu süreç boyunca çalışmadığı zamanlar için verilen bir para. Ancak bunu alabilmek için doğum izninde bulunduğunuz süreçte SGK’lı olmaya devam etmek gerekiyor. Çünkü doğum yaptığınız güne ait vizite kağıdı, ve doğum izninde olduğunuz sürede SGK primlerininiz ödendiğine dair ilgili belge dışında (ki primlerinizin de yatmış olması gerekiyor), iş başı yaptıktan sonra işverenin iş başı yaptığınız zamanı doğum sonrası raporu üzerine işlemesi gerekiyor.

    Siz doğumdan hemen sonra mı ayrıldınız işten?

    Sevgiler..

  3. Şubat 2, 2010 11:00 am

    Esra merhaba,
    Bildiğim kadarıyla doğum izni süresince sgklı olmak gerekmiyor. İzne çıkıldığı an olunsa yeterli. (İlk vizite kağıdında.)

    Doğumdan önceki 8. haftada sgklı olmalı, 120 gün prim yatırılmış olmalı, bir de sgk kuruluşundan rapor almak gerekli diye biliyorum.

    Sevgiler…

  4. Naz permalink
    Şubat 2, 2010 11:39 am

    aylarin doluluguyla o kadar calakalem yazmisim ki, asil anlatmam gereken kismi atlamisim, kusura bakmayin sevgili anneler… benim su anda parami alamama sebeplerim:
    1. super yetenekli eski muhasebe sorumlusunun, verdigim dogum oncesi raporunu kaybetmis olmasi.
    2. eski patronumun ucan kusa borclanarak sirra kadem basmasi, dolayisiyla benim gerekli belgeler icin muhatap bulamamam.
    saka gibi degil mi? yakinda cildirip “simdi bana kaybolan yillarimi verselerrrrr” diye bagirarak sokaklara atacagim kendimi. calisan anne degil, deliren anne olacagim:)) alacagim para da bir seye benzese, cunku beni asgari ucretten gostermisler calistigim sure icinde. simdi tum bu olanlardan sonra inanin yeniden calismaya baslamaktan korkuyorum. artik ne eski sabrim var, ne de eskisi kadar zamanim.
    paylastiginiz icin cok tesekkur ediyorum. ben bu isle ugrasmaya kararliyim, mutlaka yapilabilecek birseyler vardir diye dusunuyorum. gelismeleri bildiririm mutlaka.

    • Şubat 2, 2010 11:55 am

      Bu bloga başlarken ki amacım işte böyle tek başına bişeylere karşı çaba gösteren annelere destek olabilmemizdi. Kendimiz anlatalım kendimiz dinleyelim modundan çıkıp harekete geçebilelim diye başlamıştım. Bu konuyla ben yakından ilgilenmeye çalışıyorum. Sizin de çevrenizde bu konuda destek olabilecek birileri varsa yönlendirirseniz daha çabuk sonuca ulaşabiliriz.

  5. Şubat 2, 2010 11:57 am

    Doğum öncesi raporunu hangi hastaneden almıştınız? Onun bir protokol numarası filan vardır. Tekrar gidip aynı tarihli kopyadan alma şansınız olabilir. Yalnız işyerindeki muhasebecinin internet üzerinden girmesi gereken bilgiler var. İşe dönüş tarihi, raporun bitiş tarihi vs gibi.

    Neticede bu parayı devlet ödüyor. Bu işyerlerinin derdi nedir anlamadım gitti…

  6. Şubat 2, 2010 12:02 pm

    Çalışan gebe,
    Son yorumda tam olarak ne demek istediğini anlayamadım?

    Yönlendirecek kimse yoksa bilgi aktarmayalım mı?

  7. Şubat 2, 2010 12:16 pm

    Hayır tabii, tam tersine bu paylaşımlar çok değerli. Bu bilgiler sayesinde hepimiz hakkımızı ararken daha güçlü olacağız. Örneğin; protokol numarası ile raporu tekrar alabilirse çok güzel olur gerçekten. Sorunun büyük kısmı çözülür.
    Benim söylemek istediğim; tanıdığınız bu konularla ilgili profesyoneller varsa onlardan da teknik bilgi anlamında yol göstermelerini rica edebilirizdi.

  8. Naz permalink
    Şubat 2, 2010 12:19 pm

    ben de zaten bu aldirmazliga deli oluyorum asil. sanki ceplerinden odeyecekler parayi. dusunun iste bu kadar deger veriyorlar calisanlarina. ben raporu aldigim tarihte baska bir sehirde yasiyordum. dolayisiyla raporu oradaki bir hastaneden almistim. takip etmek icin oraya gidersem, neredeyse alacagim para kadarini harcamis olacagim. fakat siz protokol numarasi falan deyince kafamda bir isik yandi. en azindan resmi olarak takip edilebilir degil mi, sonucta bir sekilde kayit altina alinmis.

    sanirim calisan gebe’nin yorumunda aktarmak istedigi, resmi olarak bu konuyu iyi bir bilenin olmasi durumunda (avukat, mali musavir gibi), onun yonlendirmesiyle sonuc almanin daha kolay olabilirligi. yoksa, bu yazdiklarimdan sonra hicbirsey elde edemesem bile, inanin desteginizle icimdeki ofkenin az da olsa dinmesine inanilmaz katkida bulundunuz. yalnizca paylasmak bile cok iyi geldi…

  9. Şubat 2, 2010 12:40 pm

    Naz, merhaba.
    Aldığın hastane devlet hastanesi miydi? Ben SGK ile anlaşması olan özel bir hasteneden almıştım. Raporu yanlış düzenlemişler. O departmandakilerle anlaşamayınca müşteri hizmeleri gibi bir bölümü aradım. İnternette bu durumu yazacağımı satır aralarında söyledim(kibarca).
    Gitmeme gerek kalmadan halletiler, eşime verdiler raporu.

    Telefonla halletmeye çalışabilirsiniz, olmazsa orada bir yakın, bir tanıdık varsa almaya gider, ya da faks çeksinler. İstanbul’da mısınız bilmiyorum ama SGK işlerini yapan memura göre bazen öyle kolay hallediyorlar ki işleri…

    Kolay gelsin, sevgiler…

    • Naz permalink
      Şubat 2, 2010 7:40 pm

      ozguranne,
      cok tesekkurler, ilham melegi gibisin adeta. yine sen soyleyince aklima geldi: benim doktorum ayni zamanda devlet hastanesi’nde gorevli oldugu icin orada hazirlatmisti raporu. aslinda doktoru arasam bu is icin belki de cikarttirir tekrar. fakat ayip olur mu ki acaba? malum doktorlarin da son kararlardan sonra sinirleri tepesinde hakli olarak…

      bir de, ben raporu bulsam bile diger islemler icin yine sirkete ihtiyacim olacak mi diye arastirirken bakin ne buldum, belki baskalarina da faydasi dokunur diye linki iletiyorum:

      http://www.tumgazeteler.com/?a=2345936

      is soyledigin gibi memurda bitiyor sanirim bu durumda…

  10. Şubat 2, 2010 12:49 pm

    Çalışan gebe,
    Malesef tanıdığım yok:( Ancak bu süreçte Hukuki.net’ten çok faydalandım. Belki oraya soru sorulabilir, genelde yanıtlanıyor.

  11. Naz permalink
    Şubat 2, 2010 12:57 pm

    bir de orayi deneyeyim…
    cok tesekkurler,
    sevgiler…

  12. Şubat 2, 2010 8:17 pm

    Ben olsam doktoru arardım, rica ederdim. Tercihen çok sıkışık olmadığı bir zamanda (öğleden sonra 3?) gibi aramayı tercih ederdim. Bence sorun olmaz. Neticede o kadar ay zaman geçirince insan akraba gibi oluyor… sevgiler.

calisangebe için bir cevap yazın Cevabı iptal et